Sitede ara


Köşe Kapmaca 

 Son adresim

 
Şimdilik dokuzuncu köydeyim ama yakında göçerim buralardan.
Orada bir köy daha görüyorum, uzakta... sordum, o köy 10. köy dediler. Gitmek de geri dönmek de kolaymış...
'' Bir doğrucu bir doğrucuya gel 10. köyde buluşalım demiş.'' bu köysözü orada çok kullanılırmış...

''  Bu köyün fazla kalabalık olduğunu sanmıyorum.
Gidenlerden duydum ki yüksek tepeleri varmış çıkıp yol gözledikleri, sivriymiş dili burada yaşayanların. Diğer 9 köyden gelenlerle gayet iyi geçinirlermiş.

'' Gel, sen de gel! '' diyorlar... giderim yakında...

Orada olmanın en kötü yanı da çok sevdiklerini geride bırakmak ve buraya belki hiç gelemeyeceğini bilmekmiş. Onların çoğu 1. köydeymiş.10. köydekiler, belki bir gün gelirler umuduyla yaşayıp gidermiş..
Eee... lafı fazla uzatmayalım, evli evinde köylü köyünde gerek demişler. 10. köyün adresini aldım, hadi bana eyvallah...
Müşerref Özdaş
 

 

 YOL


Gidip de dönemeyenlerin, gelip de göremeyenlerin acısını her ne kadar anlamaya çalışsak da kişisel olarak yaşamadıkça anlamanın ne kadar zor olabileceğini tahmin edersiniz.
Yollar vardır birleştiren, yollar vardır ayıran... Çıkılan yollardan yarıda bırakıp geri de dönülebilir bazen. Bir telefon, sıkışan bir trafik, birkaç dakikacık geç kalma, bir aracı kaçırma bazen hayat da kurtarır. Gitmeyi planladığımız yere varamamak henüz zamanı gelmediğini de gösterir. Doğru zaman değildir o an, doğru koşullar yoktur henüz.
Sizin planlarınız değil evrenin şaşmaz planları ve dengesi işlemdedir. İşlem merkezine müdahaleniz söz konusu değildir. Kelebek etkisini duymuşsunuzdur, işte bu da böyle bir etkidir. Sizin oraya, o dakika değil, başka bir yere başka bir dakika gitmeniz gerekmektedir bekli de, yani KADERinize... belki de taaa... ezelden belirlenmiş hedefinize…

Yoldan çıkma, yolda ol..

M.Özdaş

 yazıları - Makaleler

 

MUTLAKA GEL, BEKLERİM... :)

adresinde yoktur

 

 

Mutlaka gel, beklerim...
Tatilde mutlaka gel, beklerim... Bak evi tarif edeyim, çok kolay.

Geleceksen önce giyinip süslenip evden çıkacaksın. Almadıysan eğer, eli boş gelinmez, bir hediye alacaksın.
Sonra garaja gidip S.... otobüslerinden bir tanesini seçip bineceksin. S....'ye gelince inmeyi unutmayacaksın.
Otobüsten indiğin zaman önce şaşkın şaşkın etrafa bakınıp sonra sağa dönüp yürüyeceksin.
Önüne çıkan ilk bakkala M........ dolmuşlarının nereden kalktığını sorarsın. Dolmuş ücreti 1.300 TL.

M......'in içine girmesi için dolmuş şoförüne yalakalık edip gerekirse yalvaracak, ikna edeceksin.
M......'e gelince iner inmez A........ caddesine girip ( Tam karşıdaki cadde ) dümdüz yürüyeceksin.
Zaten sapacak başka yer de yok. smile
Sokağın sonunda, pastanenin karşısında bizim oturduğumuz apartmanı göreceksin.
Alttan yukarı doğru sayıp 4. zile uzun uzun basacaksın. Büyük ihtimalle cevap vermeyecek kimse.
Eğer evde yoksak plajdayız demektir.
Sahile inip banklardan birine oturup dönmemizi bekleyeceksin....

Ya da bir kafeteryaya gidip bir kahve içersin. Falına da baktırmayı unutma.
Birkaç saat çabucak geçer nasılsa, olmadı sahilde yürüyüş yaparsın.
Karnın acıkırsa dondurmacının solunda bir dürümcü var, çok da güzel yapıyor. Orada karnını doyurursun.

Hava kararmaya başlayınca yine bir uğra bizim apartmana, zili çal...
Dönmüş oluruz büyük ihtimalle.
Bu kadar basit işte...
Ne zaman istersen buyur gel, mutlaka bekleriz.

Müşerref Özdaş

 

 

MİSAFİRİM GELECEKMİŞ, BUYURSUN GELSİN

  

Birkaç gün önce sık kullanmadığım ve sadece sanatsal mesajları almak için kullandığım mail adresime baktığımda bir mesajla karşılaştım. Biri bana misafir gelecekmiş. ‘’ Eeee…ne var bunda? ‘’ diyeceksiniz şimdi. Ancak büyük ihtimalle benzeri mailler alan kişiler varsa aranızda daha yazımın başında gülümsemeye başlayacaklarından eminim…
 
 
 
Misafiri seven bir milletizdir. Tanrı misafiriyim diye kapımızı çalanları bile neredeyse geri döndürmeyiz. Buyursun gelsin, hoş gelsin, sefa gelsin diyebileceğim türden bir misafire ait değildi bu mesaj. Kekler börekler, poğaçalar yapıp beklenecek türden, tanıdığım biri de değildi. Peki, kimden gelmişti bu mesaj? Geleceğini günlerce önceden kim haber vermişti bana? Üstelik bu misafir yurt dışından gelecekti. Yol yorgunu olacaktı ama temiz çarşaflar serip yataklar hazırlayacağım, elimden geldiğince rahat ettirebileceğim bir misafir değildi.
 
 
 
Aldığım mailde aynen şunlar yazıyordu: Oraya gelicem, müsait misin?
 
 
 
‘’ Daveti gönderen: Ladyberlin
 
    Davetin başlığı: Oraya gelicem havalar nasıl
 
    Mesaj: Merhaba hayat tamamen tesadüflerle haftaya Türkiye’ye geliyorum.    Ufacık, kısacık sürecek bir ilişki yaşamak ister misin? Çünkü burada kendime ayıramadığım vakti Türkiye’de ayırmak istiyorum. Beni tecrübesiyle hareketleriyle, sadece gönlümü hoş edecek birisini istiyorum. Benim bir ilişkide hayırlarım yoktur… Çünkü herkes istediğini almanın peşinde. Benim hiç bir maddi beklentim olmaz, evlilik felan öyle bir beklentim de yok zaten.. Yehju’ya gel de msn vereyim oradan devam edelim.’’
 
 
 
Ve devamında şu bilgiler yer alıyordu:
 
 
 
 ‘’ Ladyberlin üyesinin fotoğraflı profilini görmek için buraya tıklayınız.
 
 
 
Yehju.com sitesine hemen üye olarak size davet yollayan kişilerle tanışabilirsiniz.
 
 
 
Ayrıca yarım milyondan fazla üye arasından aradığınız sevgili ya da yatak partnerinizi bulabilir, onlarla yazışabilir, msn adresleri ve telefonlarını alabilir ya da kameralı sohbet yapabilirsiniz.
 
Sınır tanımayan ama ilişkilerinde gizliliğe önem verenlerin buluştuğu site...’’
 
 
 
Mesaj kutumu her zamanki gibi açıp bu satırları okuduğumda Nazan Öncel’in Hay Hay şarkısını anımsadım. Hatırlayalım, sözleri şöyle idi:
 
Ne varsa alsın
 
Toplasın gelsin
 
Benim için gelsin
 
İsterse kalsın
 
 
 
Hay hay buyursun gelsin
 
Hay hay temelli kalsın
 
Hay hay buyursun gelsin
 
Hay hay beni seven gelsin
 
Hay hay…
 
 
 
 
 
 
 
Günümüzde eski sevgilerin, masumane aşkların neden kalmadığını ve özlem çekildiğini bundan iyi ne anlatabilir acaba? Özellikle cinsel yoldan bulaşan AİDS Hepatit, Sarılık gibi hastalıkların görülme oranı ülkemizde de azımsanmayacak boyutta olduğu biliniyor. Çünkü yasal olarak çalışan hayat kadınları kontrol altında iken buralardan ulaşılan kadınlar ile birlikte olan kişiler önlemlerini ihmal etmişlerse her an tehlikeyle karşı karşıya. Merakları nedeniyle girdikleri bu tuzaklarla dolu sanal ortamlarda mağduriyetin çoğunu gençlerimiz yaşamaktadır.
 
 
 
Ayrıca her gün farklı yerlerde sanal alemle, online fuhuş, porno ve seks tuzaklarının var olduğu yüzlerce haberle karşılaşıyoruz. İnternet aramalarında çok net biçimde rahatlıkla ulaşılabilen bu tür sitelerde çeşit çeşit görsel malzemeler eşliğinde, kontrolsüz, kadın ya da erkek fuhuş hizmetleri sunuluyor. Meraklarına yenik düşenlerin, boş zamanlarını ne şekilde dolduracağını bilemeyenlerin bu tür tuzaklara düşmeleri çok kolay.
 
 
 
Hızla ilerleyen bilgi-bilişim çağı önümüze uçsuz bucaksız bir derya çıkarmış. Bu deryada ilerlerken kirlenme, fazla hızlı yüzüp, yönümüzü, kıyımızı kaybetme gibi durumlarla da karşı karşıya kalabiliriz.
 
Kolaylıkları ve olumlu taraflarının yanı sıra her an yepyeni, sinsi suçları ve yozlaşmayı da beraberinde getirip yaşamın tam ortasına bomba gibi bırakıyor gelişen teknoloji.
 
 
 
Uzmanlar sürekli sanal fuhuşta son dönemde artış yaşandığı, eskort, partner gibi isimlerle internet kullanıcılarına sunulan fuhuş pazarlarında pek çok tehlikenin de bulunduğu konusuna dikkat çekmeye, uyarmaya çalışıyorlar. Hatta emniyete de bu tür sitelere aldanıp dolandırıldıklarına dair pek çok şikâyet de gelmekte olduğunu biliyoruz.
 
 
 
Bir söz vardır: Eline, diline, beline sahip olmak…
 
İşte acı olan budur. Sahip olamadığımız nitelikler zehirli sarmaşık gibi dolanıp durmaktadır boynumuza…
 
 
 
Yasal boşluklardan yararlanılan bu tür siteler bir kısım meraklı ve aç insanımızın hüsrana uğramasına yol açıyor. Ayrıca bu tür olayların çok küçük bir kısmı açığa çıkıyor. Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Erdem Gençay konuyla ilgili olarak şunları söylemekte: ‘’ Yasa boşluğu bazı kimselere hareket alanı sağlamakta, yasa koyucunun bu alanı boşluk bırakmayacak şekilde düzenlemesi gerekmektedir.’’
 
 
 
 
 
Bilimin ve teknolojinin nimetleriyle dolup taşan bu deryada herkesin boğulmadan ve başka kıyılara sürüklenmeden yüzebilmesi dileğimle…
 
Müşerref ÖZDAŞ
( Ortanca Dergisi- Üç Aylık Kültür ve Sanat Dergisi- Mart-Nisan-Mayıs 2011- Yıl: 4 )

 


Ücretsiz web sitesi oluşturun! Webnode